11 Şubat 2017 Cumartesi

Çamaşır Sepeti


Zübeyde Hanım caddesinde sağlı sollu kooperatif apartmanları sıralanmıştır. Bodrum katlarında çeşitli dükkânlar, birkaç yılda bir su baskınlarından hakkını fazlasıyla almış yorgun esnaflar; hazır kolay yiyecek satanlar, berberler, bakkal dükkânları, yeşili kalmamış parkı, birbirine yakın bisiklet tamircileri, olmazsa olmazı kıyıda köşede kahvehaneleri.

Müdavimi olduğum Edirne İl Halk Kütüphanesi’ne bisikletimle kitap değiştirmeye giderken görmüştüm ilk defa Kasım agamı. Açık olan balkonuna gelen güvercinleri elleriyle besliyor, güvercinler onun başına ellerine konuyordu. Balkonun üst sol tarafında tahtalardan yaptığı uydurma yuvada güvercinlere güvenli bir sığınak oluşturmuştu. Yaşlanmış çehresi, çoğu dökülmüş tarak görmemiş gibi dağınık duran üç beş saçı, üzerinde 24 saat çıkmayan çizgili pijamaları, akşamcı göbeğiyle, emekli, rahat, ehli keyif bir görüntüsü vardı. 

İlk günlerde kendisini mi yoksa güvercinlere mi ilgim olduğunu soran gözlerle o da beni gözlemiş, zamanla alışmıştı benim meraklı bakışlarıma. İlerleyen günlerde öncelikle baş selamımı ardından eller havada merhabalaşmalar derken iyice sohbet eder olduk. Güvercinleri yıllardan beri, kuşaktan kuşağa bakıyormuş. “Genelde aynı ana babadan gelen yumurtaların devamı olan yavrular 7-8 yıldır buradalar” diyor. Önceleri sadece yem ve su verirken, yuvayı da yapıvermiş ardından. Onlarsız yapamaz olmuş, sabah kalktığı gibi önce onlarla ilgileniyor, akşam yatarken de mutlaka yuvaları kontrol ediyor, ondan sonra çilingir sofrasının başına oturuyor. “Huzur buluyorum, bütün sıkıntılarımı alıyor bunlar” diyor. Balkonun diğer ucunda duran çamaşır sepetini göstererek eşine olan sitemini belirtiyor; “kuşlarım balkonda asılan çamaşırlara alışamadılar gitti” 

Ayşe teyze de Kasım agamdan dertli; “bu meretler bütün balkonu batırıyorlar çok fena alıştırdı bunları, hiç kurtulamayız” diyor. 

İki ay kadar önce birkaç defa önünden geçmiş olmama karşın güvercinlerin olduğu balkonda tek eksik Kasım agamlardı. Çamaşır sepeti her zamanki yerinde her gün biraz daha tozlanıyor, kuşlar balkonun her yanını kirletiyor, günler geçiyor Kasım agamla, Ayşe teyzeyi balkonda göremiyordum. Yine bir sabah balkondaki güvercinleri seyrederken yan balkondan yaşlı teyze başını uzatarak; “kızanım sen Kazım aganı bakıyın ama çok hastalandı, felç geldi ona, hastanede yatıyı” diyerek Sigorta hastanesine yönlendirdi beni.

Limon kolonyasıyla endişeli olarak ziyaretlerine gittiğimde Ayşe teyze beni gördüğü gibi başladı ağlamaya, anlatmaya; “Cuma pazarına gitmiştim kızanım. Balkonda yine kuşlarıyla bırakmıştım onu. Çamaşır sepetinin yanına radyosunu, şekerli kahvesini koyup da. Gelince bir de ne göreyim; benim adam boylu boyunca yerde yatıyı. Meğersem felç geçirmiş, ayaklarım tutulaydı da gitmeseydim pazara gezmeye. Nerden bilcen işte olucağa varmış. Te büle iki aydan beri yatar, melim melim bakar bana”

Kasım amcaya doğru eğiliyorum. Tek hareket eden gözleriyle beni izliyor. Ellerini tutup ona moral vermeye çalışıyorum. Güvercinlerin son yavrularını uçurduğunu, yakında yeniden yumurtlayacaklarını, balkona su ve yem koyduğumu söylüyorum. Kıpırdayan dudakları konuşmasına izin vermiyor, aklıma gelince cep telefonu ile çektiğim balkonundaki güvercinlerin fotolarını ona gösterince gözlerinden yaşlar boşaldığını görüyor ve üzülüyorum. 

Artık bir hobim daha oldu. Zübeyde Hanım caddesinden geçerken balkonda Kasım agamın güvercinlerinin fotoğrafını çekip gönderiyorum. Telefondan anlamayan Ayşe teyze fotoları hemşireler yardımıyla Kasım agama gösteriyor. Kasım agam güvercinlerini gördükçe balkonda artık daha mutlu. Ayşe teyzeyi sorarsanız çamaşır sepetinin her gün biraz daha tozlandığını gördükçe daha üzgün.

Yazan: İsmail DEMİRAY



0 yorum:

Yorum Gönder