1976 yazında Vaysal köyünde ekinler
biçilmekte, yükselen dokurcunlar tarlaları boydan boya doldurmaktadır.
Kore’li Salih, köyün tek
traktörüyle işleri kolaylaştırsa da köyün diğer kısmı çift beygirlerine gözleri
gibi bakmaktadırlar… Harman işleri daha yeni başlamış, yaz her zamanki gibi
zorlu geçeceğini belli etmektedir. Geçen kış ilk defa tarlalarında denedikleri
fabrika gübresi büyük bir ürün artışına sebep olmuş, dededen, babadan kalan
kızılca türü buğday tohumu, yerini Rus buğdayına bırakmıştır.
Saksağan derenin sol yamaçlarında
koyunlarını otlatmakta olan Yumuk İbramın İlhan (okulu yeni bitirmiş, öğretmeni
Cumhuriyet Hüseyin’in tüm ısrarlarına karşın babası tarafından ortaokula
gönderilmemiştir. Tek çocuğudur evin o, kıymetlidir, malını mülkünü kime
bırakacaktır sonra) bir yandan gözleriyle koyun sürüsünde keçileri yan tarafta
tarlaya zarar vermesin diye kollarken, elinde arabacı Mustafa’ya 10 yumurta
karşılığı yaptırdığı kavalından hırsla ses çıkarmaya çalışmaktadır. Suluların
Ahmet’ten nesi eksiktir? O da öttürecektir kavalını koyunlarının arkasında.
Aynı saatlerde köyün üst başında
evlerinin yanında Aptıraman Hasan’ın 12 yaşındaki torunu(aynı zamanda bu satırların
da yazarı) beygirleri ahırdan çıkarmaya uğraşmakta; ninesi telaşlıca onu
izlemektedir. Orakçılar 2 hane, toplamda 17 kişi olarak ekinlerini
biçmektedirler. Kolay mıdır o kadar insanı 3 öğün doyurmak? Ahırdan çıkan
sabırsız bir çift beygire yüklenen heybelere sıcak yemek dolu kapırcaklar
itinayla yerleştirilir. Kara beygirin üzerinde Batak da ki koca tarlaya doğru
yola çıkan torunun derdi başkadır. Bu yaz sonuna kadar işlere yardım için köyde
kalırsa ninesi ona bisiklet alacaktır. “Acaba ne renk alsam?” diye düşünürken
tarlaya yaklaştığını görür bisikleti unutur, çoluk, çocuk tarlaya yayılmış
hırsa çalışan orakçıları süzer gözleriyle. Yemek geldiğini gören orakçılar
şöyle bir dalgalanır, kalaycı İbramın karısı seslenir “Hadi be kızanım öldük
açlıktan, bak harmanlar bitsin söz küçük kara kızımı vercem sana.” diyerek
utandırmaktadır Hatçe ninenin bisiklet sevdalısı torunu.
İlhan arkadaşımla geçen gün kahvede
demli çaylar eşliğinde yapılan sohbette yad ettik 40 yıl öncesinin
anılarını. Bisiklet mi? Aldı ninen harman sonu. Köye bile gittim onunla.
İlhan’ın kavalını sorarsanız onu ne yaptığını bana bile anlatmıyor.
Yazan: İsmail Demiray
0 yorum:
Yorum Gönder