23 Ocak 2017 Pazartesi

Pazartesi Cumartesi'den Başlayacaktı

Yatak odamın ortasına oturdum. Yere yığdığım giysilere, kozmetik ürünlerine baktım. Hangisini alsam? Yolda hangi iç çamaşırıyla rahat ederim. Tuvalet ihtiyacımızı nasıl gidereceğiz? Yemek yiyecek miyiz? Diş fırçası, macun gerekir mi? Kitap okumadan uyuyamam e-book mu almalıyım yoksa kağıttan kitap mı? Ya Sherlok? Kedimi alabilir miyim diye neden sormadım? Belki kediler için de bir şeyler yapılıyordur. Sadece insanla olmaz ki? Sorular, sorular? Daha önce giden biri olsa da sorabilseydim yolculuğu, gidilen yerdeki yaşam koşullarını. Aklıma Hümeyra’nın seslendirdiği şarkı geliyor.  Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirindendi sanırım. Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Sessiz Gemi’ adlı şiirini bilmeyeniniz yoktur. Çok kişi gibi bende şair ölümden bahsediyor sanıyordum. Meğerse Nazım Hikmet’in annesi Celile hanıma yazmış. Celile yazları Ada’ya gidermiş. Yahya Kemal iskelede sevdiği kadının gidişini çaresizce izlerken bu gidiş ölüm gibi gelirmiş ona. Hümeyra da çok güzel söyler bu şarkıyı. İçimden sesimle mırıldanmaya başladım. 



  “Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
  Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
  Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
  Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
  Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
  Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
  Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
  Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
  Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
  Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
  Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
  Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. “



    Şairin sevgilisi döndü mü bilmiyorum ama benim gideceği yerden kimse dönmedi. Dönen yok ama gitmek isteyen çok. İnsanoğlu işte. En küçük umudun ya da mini minnacık bir olasılık bile olsa denemek sahip olmak istiyor. Bende istiyorum. Çocuk olmadım, genç olmadım, Evlendim evlilik nedir anlamadım. Çocuklar büyüdü emekli oldum. Dizler ağrımaya, gözler görmemeye başladı.  Şahane bir yalnızlık oldu seçimim. Çok şikâyetim yok. Peki, yepyeni bir benden ve üstelik bu akılla şahane olmaz mı? Ne kaybedeceğim? Birkaç yıl, beklide birkaç gün ya da an. Yaşadıklarıma tutayım. Bir dönen olsaydı keşke içim daha rahat olacaktı. Olmaz ki, Dönen olsa ya kimse gitmek istemez ya da herkes ister bana sıra gelmez Gerçekten vaat edildiği gibimi her şey. Pazartesi Cumartesiden başlayacakmış; öyle dediler. Bir gün eksik yaşayacakmışım ama sonra koca bir hayat kazanacakmışım. Tamam ya, karar verdim. Başvurumu yaptım. Kabul edildim. Sağlık muayenesinden de taş gibi çıktım. Gastrit var ama önemli değil dediler.  Defalardır Gelen e-postayı okuyorum. Uyuyamıyorum. Kimseye veda da etmedim. Herkesi eve çağırıp dramatik bir konuşma yapıp helalleşmemekle hatamı ediyorum? Açıklama yapıp çağırsam herkes vazgeçirmeye çalışacak. Açıklama yapmadan çağırsam gene abuk sabuk bir projesi vardır moruğun diyecekler. Gelmeyecekler. E-posta göndersem, sms atsam, Whatsapp'tan yazsam; olmaz. Hemen görebilirler. Ben gittikten sonra haberdar olmalılar. Sevmiyorum vedaları. Kimseye hak vereceğim de yok alacağım da. Demode ritüeller bunlar. Hayat benim hayatım; beden benim bedenim. Hep sırt çantamı alıp habersiz yüreğimin götürdüğü yere gitmek isterdim. İşte fırsat. Ah! John seni görebilseydim. Yanımda olup yeni hayatımda rehberim olmanı isterdim.  Bugün cumartesi yarın pazartesi bambaşka biri olarak açacağım gözlerimi. Koloniler Birliği beni genç diri bir bedende anılarım, tecrübelerim ve bu aklımla yeniden başlatacak. Yaşamak istediğim, yaşayamadığım her şeyi yaşayacağım ahdim olsun. Karşılığı ne bilmiyorum. Düşündüm de burada bir ömür geçti karşılığını alabildim mi? Hayır!  Bekle beni yeşil gençler, maceraya hazırım.

Kapımı çalıyor? Sanki kapıyı kıracaklar. Et kokusu da ne? Yanıyor muyum? Offf? Sabah hamaratlığım tutmuş ocağa yemek koymuştum. İçim geçmiş üç saatçik. Evde göz gözü görmüyor. Kapıda komşular ellerinde telefon, balta, su kovası. Bu seferde yakamadın apartmanı diye kızgın kızgın bakıyorlar. Ocağı söndürüp kapıyı camı açtım. İçim burularak “Yaşlı adamın savaşı”  kitabına baktım.  John Scalzi ne güzel bir rüya verdi bana. Aslında kaçırdığım bir şey yok 75 yaşıma daha çok var. Pazartesi Cumartesinden başlayabilir. Olabilir neden olmasın?

Yazan: Nebahat ÇAVUŞ


0 yorum:

Yorum Gönder