Yatak odamın
ortasına oturdum. Yere yığdığım giysilere, kozmetik ürünlerine baktım.
Hangisini alsam? Yolda hangi iç çamaşırıyla rahat ederim. Tuvalet ihtiyacımızı
nasıl gidereceğiz? Yemek yiyecek miyiz? Diş fırçası, macun gerekir mi? Kitap
okumadan uyuyamam e-book mu almalıyım yoksa kağıttan kitap mı? Ya Sherlok?
Kedimi alabilir miyim diye neden sormadım? Belki kediler için de bir şeyler
yapılıyordur. Sadece insanla olmaz ki? Sorular, sorular? Daha önce giden biri
olsa da sorabilseydim yolculuğu, gidilen yerdeki yaşam koşullarını. Aklıma
Hümeyra’nın seslendirdiği şarkı geliyor. Yahya Kemal Beyatlı’nın
şiirindendi sanırım. Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Sessiz Gemi’ adlı şiirini
bilmeyeniniz yoktur. Çok kişi gibi bende şair ölümden bahsediyor sanıyordum.
Meğerse Nazım Hikmet’in annesi Celile hanıma yazmış. Celile yazları Ada’ya
gidermiş. Yahya Kemal iskelede sevdiği kadının gidişini çaresizce izlerken bu
gidiş ölüm gibi gelirmiş ona. Hümeyra da çok güzel söyler bu şarkıyı. İçimden
sesimle mırıldanmaya başladım.
“Artık demir almak günü gelmişse
zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu
limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce
alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne
de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten
elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri
nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son
gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir
bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile
bekler;
Bilmez ki giden sevgililer
dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki
yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok
seferinden. “
Şairin sevgilisi döndü mü bilmiyorum ama benim gideceği yerden kimse dönmedi.
Dönen yok ama gitmek isteyen çok. İnsanoğlu işte. En küçük umudun ya da mini
minnacık bir olasılık bile olsa denemek sahip olmak istiyor. Bende istiyorum.
Çocuk olmadım, genç olmadım, Evlendim evlilik nedir anlamadım. Çocuklar büyüdü
emekli oldum. Dizler ağrımaya, gözler görmemeye başladı. Şahane bir
yalnızlık oldu seçimim. Çok şikâyetim yok. Peki, yepyeni bir benden ve üstelik
bu akılla şahane olmaz mı? Ne kaybedeceğim? Birkaç yıl, beklide birkaç gün ya
da an. Yaşadıklarıma tutayım. Bir dönen olsaydı keşke içim daha rahat olacaktı.
Olmaz ki, Dönen olsa ya kimse gitmek istemez ya da herkes ister bana sıra
gelmez Gerçekten vaat edildiği gibimi her şey. Pazartesi Cumartesiden başlayacakmış;
öyle dediler. Bir gün eksik yaşayacakmışım ama sonra koca bir hayat
kazanacakmışım. Tamam ya, karar verdim. Başvurumu yaptım. Kabul edildim. Sağlık
muayenesinden de taş gibi çıktım. Gastrit var ama önemli değil dediler.
Defalardır Gelen e-postayı okuyorum. Uyuyamıyorum. Kimseye veda da etmedim.
Herkesi eve çağırıp dramatik bir konuşma yapıp helalleşmemekle hatamı ediyorum?
Açıklama yapıp çağırsam herkes vazgeçirmeye çalışacak. Açıklama yapmadan
çağırsam gene abuk sabuk bir projesi vardır moruğun diyecekler. Gelmeyecekler.
E-posta göndersem, sms atsam, Whatsapp'tan yazsam; olmaz. Hemen görebilirler.
Ben gittikten sonra haberdar olmalılar. Sevmiyorum vedaları. Kimseye hak
vereceğim de yok alacağım da. Demode ritüeller bunlar. Hayat benim hayatım;
beden benim bedenim. Hep sırt çantamı alıp habersiz yüreğimin götürdüğü yere
gitmek isterdim. İşte fırsat. Ah! John seni görebilseydim. Yanımda olup yeni
hayatımda rehberim olmanı isterdim. Bugün cumartesi yarın pazartesi
bambaşka biri olarak açacağım gözlerimi. Koloniler Birliği beni genç diri bir
bedende anılarım, tecrübelerim ve bu aklımla yeniden başlatacak. Yaşamak
istediğim, yaşayamadığım her şeyi yaşayacağım ahdim olsun. Karşılığı ne
bilmiyorum. Düşündüm de burada bir ömür geçti karşılığını alabildim mi?
Hayır! Bekle beni yeşil gençler, maceraya hazırım.
Kapımı
çalıyor? Sanki kapıyı kıracaklar. Et kokusu da ne? Yanıyor muyum? Offf? Sabah
hamaratlığım tutmuş ocağa yemek koymuştum. İçim geçmiş üç saatçik. Evde göz
gözü görmüyor. Kapıda komşular ellerinde telefon, balta, su kovası. Bu seferde
yakamadın apartmanı diye kızgın kızgın bakıyorlar. Ocağı söndürüp kapıyı camı
açtım. İçim burularak “Yaşlı adamın savaşı” kitabına baktım. John
Scalzi ne güzel bir rüya verdi bana. Aslında kaçırdığım bir şey yok 75 yaşıma
daha çok var. Pazartesi Cumartesinden başlayabilir. Olabilir neden olmasın?
Yazan: Nebahat ÇAVUŞ
0 yorum:
Yorum Gönder